|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
ARMAN MANUKYAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
16.01.2007 |
|
Okunma Sayısı : |
22076 |
|
|
Oy Sayısı : |
12 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
5,4 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
ARMAN MANUKYAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı .
.
Bülent Şenver, benim Boğaziçi Üniversitesi'nde okuttuğum binlerce talebe içinde ileride önemli başarılara imza atacağını gördüğüm çalışkan, ilgili, hırslı, yaratıcı, zeki öğencilerimden biriydi.
Türk toplumuna bir "Duayen Bankacı" yetiştirdiğim için hep gurur duydum.
Her yeni okul dönemimde yeni öğrencilerime toplumda bilinen ve tanınmış, topluma yararlı olmuş öğrencilerimin isimlerini söylerken Bülent'in isminini her zaman onlarla paylaştım.
Yıllar sonra beni arayıp "Hocam gençler için bir televizyon prgramını birlikte yapalım mı?" diye sorunca düşünmeden kabul ettim.
Bülent ile yeniden birlikte olmak bana mutluluk verdi.
Sizlerle bu hoş sohbetimizi paylaşmak istedim. . .
izlemek için
. .
ARMAN MANUKYAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı Deşifresi
Arman Manukyan (AM) Bülent Şenver (BŞ) .
.
BŞ:Bülent Şenver'in odasına hoş geldiniz.Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Arman Manukyan .Hoşgeldiniz Arman Hocam.
AM: Hoşbulduk.
BŞ:Size bu program boyunca ben hocam diye müsaade ederseniz hitap etmek istiyorum.
AM:Rica ederim.
BŞ: Çünkü siz Boğaziçi Üniversitesi'nin 50 yıllık hocasısınız.Ve 50 yıl içerisinde bir çok nesil elinizden geçti.
Hatta espiri yapılır anne sizin elinizden mezun oldu anne evlendi cocuğu oldu, çocuğu sizin elinizden, o çocuk büyüdü evlendi onun çocuğu sizin elinize geldi.
Allah diyorum daha size uzun uzun ömürler versin, ve daha nice gencimiz sizin tecrübelerinizden yararlansın.
Hocam siz o kadar çok dolu dolu 50 yılı yaşadınız ki siz o kadar üniversitede ki kişilere bir idol oldunuz bir sembol oldunuz ki ben size şunu sormak istiyorum .
Böyle bir önemli ilişkiyi gençlerle kurabilmek için Allah size özel bir sihirli bir güçmü verdi.
Siz bunu nasıl başardınız.
AM:Bunu başarmanın belli başlı unsurlarından biri öğrencilerle olan dialogtur.
Bu bir felsefedir.Ve bir hocanın hem kendi işinde başarılı olabilmesi için öğrencilerle çok iyi bir dialog içerisinde olması lazım.
Hem okul içi dialog hem okul dışı dialog olmak üzere oldukça geniş boyutludur.
Tabii bu çok önemli bir husus buna riayet edenler var riayet etmeyenlerde olabilir.
Ben bu felsefeye efendim kendimi yakın hissettim ve bu güne kadar da devam ediyoruz.Zannediyorum ki bundan dolayıda
BŞ:Evet ve bundan dolayı öğrenciler sizi seviyor .
Birde ben şunu hissettim sadece okul döneminde sevilmekle kalmıyorsunuz hocam okul bitiyor insanlar iş hayatına atılıyorlar ve iş hayatında da sizi hatırlamaya devam ediyorlar.
AM:Devam ediyorlar tabii örneğin size bir örnek veriyim bir öğrencim var her yıl 31 aralık gecesi Japonya'dan bana telefon ediyor yılbaşı gecesi her yıl evet mezuniyet 'den bu yana aşağı yukarı 20 yıl oldu mezun olması.
Her yıl hiç unutmaz.
Bunun gibi daha neler neler.Yurt dışından beni arayanlar her gün bana telefon edenler, iş değişikliği için bana telefon edenler, başka herhangi bir şey danışmak için muhasebe maliye ile ilgili danışmak için telefon edenler var .
Dialoglarımız kopmuyor okul dışındada kopmuyor.
BŞ:Çok doğru .
Muhasebe dersi önemli bir dersti bizim zamanımızda her zamanda öyle ve birazcıkta bazen zor bir konuydu fakat siz onu öyle kolay hale getirirdiniz ki öyle zevkli hale getirirdiniz ki yani bu konuyu sevmeyen bile sizin dersinizi aldıktan sonra sever hale gelirdi.
AM:Tabii o piyasadan canlı örnekler veriyordum .
Dolayısıyla onuda daha cazip kılmak için gerekli gayreti sarf ediyorduk bundan dolayı belki daha kolay geliyordu.
BŞ:Hocam sizin 16.000'e yaklaşmıştır mezun ettiğiniz talebe
AM:16.000'e yakın öğrenci geçti elimden bu 50 sene zarfında.
BŞ: Bunlar içerisinde iyi görevlere gelmiş, iyi pozisyonlara gelmiş bir çok yönetici olmuştur.
AM:Bunların içerisinde Başbakanlar var, Bakanlar var, Milletvekilleri var, üst düzey yöneticiler var, sanatçılar var, hocalar var, bu gün Boğaziçi Üniversitesinde işletme fakültesindeki hocaların %60'ı 70'i benim öğrencilerim .
BŞ:Ben dahil hocam.
AM:Evet sen dahil.
BŞ:Ve ben hep derslerimde kendi talebelerime sizin bize verdiğiniz örnekleri de kullanıyorum.
AM:Söylüyorlar.Hep söylüyorlar öğrenciler evet .
BŞ: İş adamlarından Cem Boyner sizin öğrencinizdi.
AM:Jak Kamhi
BŞ:Evet Jak Kamhi öğrencinizdi Sabancı'dan öğrencileriniz vardı.
AM:Sabancı'dan Güler Sabancı, Ömer Dinçkök, bu belli başlı iş adamlarından daha neler var neler genel müdürler .
Bu gün Türkiyede artık benim öğrencimin bulunmadığı müessese hemen hemen yok gibi hepside çok şükür gayet iyi pozisyonlarda , çok çok iyi yerlerde.
BŞ: Hocam Vefa önemli bir şey hayatta.
Vefa çok önemli bir şey ve ben çok hoşuma gitti Boğaziçi Üniversitesi sizin için devamlı 50 yıl öğretim görevlisi olarak görev yaptığınız için bir kutlama gecesi düzenlemiş çok hoş bir düşünce.
AM:Önümüzdeki Çarşamba günü
BŞ: Bu toplantıda rica ettiler bende rica ettim hocam için bir konuşma yapıyım dedim .
Eksik olmasınlar bir çok konuşmacı orada olucak sizin bu biraz önce saydığınız kişilerde orada sizinle ilgili anılarını anlatmak üzere kürsüye çıkıcaklar.
Bende çok heyecanlıydım bende kürsüye çıkıcağım diye bir şeyler hazırladım sizin için ama önemli bir seyahatim çıktı yurtdışına çıkmam gerekiyor sizden özür diliyorum o törene katılamıyacağım diye ama müsaade ederseniz burada o hazırlamış olduğum metni size ben okumak istiyorum eğer kabul ederseniz.
AM: Programı peşinen yapmış oluruz.Tabii memnuniyetle.
BŞ: Sizin için şöyle birkaç cümle hazırlamıştım.
Arman Hocam sizi çok seviyoruz.Bu cümleyi eminim milyon kere duymuşsunuzdur.Ben bugün bir kez daha duymanızı istiyorum.Hocam sizi çok seviyoruz.
Sizi anlatmak için sözcüklere cümlelere gerek yok.Sadece Arman Manukyan hocam demek yeterli.
Bu ismi duyan her Boğaziçi mezun'unun önce gözlerinin içi parlar sonra yüzünde neşeli hoş bir ifade oluşur, sonrada sanki neydi o günler der gibi birkaç saniye bu yüz ifadesi ile eski anılarını hatırlar.Ya sonra sonra da hemen Arman Hocasıyla yaşadığı bir anısını heyecanlanarak çoşkuyla anlatmaya başlar.Arman Manukyan hocam ben bu sihirli üç kelimeyi mezuniyetimden bu güne kadar çok defa söyledim.
Bu sözcükler iş hayatımda sıkıntıya düştüğümde, zor bir problemle karşı karşıya kaldığımda hep bana yol gösterdi.Tabii bunlardan sizin hiç haberiniz yok.
Şimdi söylüyorum size bizlere aşıladığınız önemli değerler, hayata bakış açısı, davranış becerileri, ve çalışma disiplini iş hayatımda bana her zaman yardımcı oldu.
Arman Manukyan hocam benim çorbamda sizin katkınız sadece tuz değil çorbanın kendisi oldu.32 yıl önce bir ders sonrası beni çağırıp adını Arthur Andersen iş müracatına yazıyorum haftaya İngilizler gelecek seninlede interview yapsınlar diyerek benim meslek suyumun akış yönünü düzenlediniz.
Önce denetçi daha sonra da Bankacı olmamdaki en önemli adımı bana siz attırdınız.
Arman Manukyan hocam sizi unutmam mümkün değil.Siz hiçbir Boğaziçi'linin unutması mümkün olmayan bir kişisiniz.
Arman Manukyan hocam sizi çok seviyoruz bu sene okula yeni kabul edilen kızımıda size emanet ediyorum.
AM:Öylemi çok güzel.
BŞ:Hocam sizi anlatmak zor, sizi anlatmak zor.
Ben istiyorum ki biraz önce bahsettiğim bizlere verdiğiniz değerler, bu değerleri diğer gençler de paylaşsın istiyorum.Bize bazı önemli hayatta insanların sahip olması gereken değerlerden bahsedebilir misiniz?
AM: Tabii zaman zaman bu değerlere derslerde de yer vermiştik.
Derslerden sonrada yer vermekteyiz.Benim öğrencilere bazı tavsiyelerim var.
Hayatta başta sabırlı olmalarını diliyorum.
BŞ:Sabır
AM:Evet sabır çok önemli bir konu ve çok önemli bir duygu.
Ondan sonra iyi niyetli olmalarını her zaman için tavsiye ettim.
Hoş görülü olmalarını tavsiye ettim.
BŞ:Sabır, hoşgörü ve iyi niyet.
AM:Birde dördüncü olarak meraklı bir karektere sahip olmalarını tavsiye ettim.
Tabii meraklılık güzel bir olay bir insanın çalışmasına 'da yardımcı olur, ilerdeki hayatına'da yardımcı olur, dolayısıyla her şeye karşı bir merak duymasında büyük yarar görüyorum.
Bu değerleri eğer size aşılayabildiysem ne ala.
BŞ:Ben bu değerleri sizden aldığımı zannediyorum hocam ve istedimki sizde şu anda söyleyin ki bizi dinleyecek olan diğer gençlerimiz de bu değerlerden kendilerine bir pay çıkarsınlar.
Hep söylüyorum söylemek belki kolay uygulamak kolay değil belki bunları ama insan bazı şeyleri duydukça uygulamak için bir istek içinden duyarsa muhakkak daha başarılı oluyor.İyi niyet diyorsunuz hakkatten insanın aklının bir köşesinde hep o kelime dolaşırsa iyi niyetli olmak zorundayım diye muhakkak hayatında o bir yerde başarı olarak kendisine geri dönüyor.
AM:Muhakkak dönücektir.
BŞ:Evet hocam şimdi bir başka bölüme geliyoruz.
Şu anda bir göster bin işit bölümüne geldik.
Bir göster bin işit bölümünde ben bir obje göstereceğim konuğumuza ve bununla ilgili gençlerimize bir mesaj vermesini istiyeceğim.
Hocam bir göster bin işit bölümünde ben size bir obje getirdim.o getirdiğim obje bu kutunun içinde
.İstiyorum ki siz bu kutuyu açın ve içinden çıkıcak objeye biraz bakıp onunla ilgili gençlerimizin kulaklarına küpe olabilecek birkaç onlarla öğüt paylaşalım söz paylaşalım istiyorum .Kutumuzu şöyle açalım.Bakalım içinden ne çıkıcak kutumuzun bir takvim çıktı.
Şimdi takvim ile ilgili gençlerimizin kulağına küpe olucak neler diyebiliriz acaba .
Takvim, zaman,
AM:Tabii takvim ile ilgili pek çok şey söylenebilir.
Malum takvimde rakamlar var.
Ayları günleri gösterir.
Gençlere söyleyebileceğim sözlerine sadık kalsınlar.
BŞ:Sözünüze sadık olun.
AM:Sözünüze sadık kalın ne olur.
Verdiğiniz sözü gününe göre verdiğiniz takvime göre yerine göre saatine göre hatta efendim sadık kalınız.
Bunu öneriyorum.
Yani bu takvim bana böyle bir şey veriyor.
BŞ:Bir kuralı size hatırlatıyor.İş hayatınızdaysanız diyorsunuz
AM:İş hayatında olsun, okulda olsun, aile hayatında olsun,arkadaşlık hayatında olsun,tabii hayatın neresinde olursanız muhakkak ki takvimin verilen sözün yeri çok önemli onada uyulması gerekir.
BŞ:Sözünüzü o takvimdeki tarihlere uygun bir şekilde gerçekleştirin diyorsunuz.
AM:Bu insanı aynı zamanda disipline ede.Hem kendinizi tarihe uydurursunuz hem tarih size kendini uydurur dolayısıyla daha disiplinli bir hayat sürdürürsünüz.
BŞ:İş hayatında ödemeyi şu tarihte yapıcağım diyorsanız , şu gün gelip toplantı yapıcağım diyorsanız, şu saatte
AM:Şu saatte derse giriceğim, şu saatte şuraya gidiceğim, ailemi şu saatte şuraya götüreceğim,vesaire her şey saate ve takvime bağlı.
BŞ: Aile içerisinde de herhalde aman eşinizin yaş gününü unutmayın.
AM:Tabii tabi çok önemli.
BŞ:Evlenme yıldönümünüzü, bazı önemli tarihler olabilir onları unutmamak gerekir.Bir de belki takvimle ilgili hocam şey desekte olabilir mi? Hani takvim bu zamanı iyi kullanmak o kadar çabuk geçiyor mu ? buradaki zamanlar çabuk çabuk dönüyor mu aylar.
AM: Hem de nasıl çabuk dönüyor ben 50 yılım geçti Boğaziçi Üniversitesinde bana 50 gün gibi geliyor bu kadar çabuk.
Öğrenciler soruyorlar hayat bu kadar çabuk mu geçer diye .
Evet diyorum bu kadar çabuk geçer.
BŞ:Onun için zamanı iyi mi kullanmamız lazım.
AM:Zamanı iyi kullanmak ve iyi değerlendirmek lazım.
BŞ:Ağzınıza sağlık çok teşekkür ediyorum.Hocam sizin bu kadar yoğun bu kadar hareketli bir tempo içerisinde hocalık dışında da dışarıda da bir iş hayatınız oldu nasıl birlikte yürütebildiniz? Hem hocalık hem
AM: Tabii verdiğim muhasebe derslerinin burada önemi çok daha doğrusu dışarıdaki hayatımın muhasebe derslerine etkisi çok muhasebe malum önemli bir dalımız dış piyasadaki çalışmalarımız da buna yardımcı oluyordu işte buna tarifi diyordun ki cazip hale kılıyorsunuz bu dersleri piyasadan almış olduğum bir deyimlerimi derslere aktarıyorum ve dolayısıyla canlı örnekler veriyorum öğrencilere ve dolayısıyla tabii bu işi tamamen kurallara bağlı olarak öğrendiğine göre tamamen teorik olmayıp pratiğe yönelik de çalışmalarımız oluyordu ve zannediyorum daha cazip bir hale geliyor.
BŞ:Hocam şimdi soru yağmuru diye bir bölümümüz var.Soru yağmuru bölümünde niye yağmur diyorum çünkü peş peşe geliyor birde bu sorular cevabını hemen veremiyeceğiniz sorular olabiliyor ama istiyorum ki böyle aklınıza ilk gelen diyelim.Aklınıza ilk gelen cevapları bu sorulara verin.
Bu sorular herhangi bir şekilde hani sizlerin geçmiş hayatınızdan tecrübelerinizi tam anlamıyla aktarmak açısından değil de hoş bir sohbet içerisinde bir şekilde siz ile ilgili anılar olabiliyor bazen siz ile ilgili görüşler olabiliyor soru yağmurunda ıslanmaya hazır mısınız hocam .
AM: Islanmaya hazırım evet.Yağmur geliyor belli.
BŞ: Islanmaya hazırsanız sizin için hazırladığım soru yağmuruna ben başlıyorum.En son kimin elini öpmüştünüz?
AM:Onu hatırlamam çok zor.
BŞ:Demekki uzun süredir hiç el öpmediniz.Hep sizin eliniz öpüldü.
AM:Torunumun elini öpüyorum zaman zaman en küçük torunumun.
BŞ: Hiç aklımdan çıkmıyor ki dediğiniz şey nedir?
AM: Boğaziçi Üniversitesine girişim.Hoca olarak girişim 13 Eylül 1956 her zaman hatırlıyorum hiç aklımdan çıkmıyor.
BŞ:13 Eylül 1956
AM: Evet 13 Eylül 1956
BŞ:Neyi unutmak istersiniz?
AM: Hiçbir şeyi.
BŞ: Her zaman benim ile birlikte olsun bu cümleyi kimin için söylerdiniz?
AM: Eşim için.
BŞ: Sizi üzen bir olay nedir?
AM: Ailemde zaman zaman ölümler oldu o olaylar beni fazlasıyla üzdü.
BŞ: Hiçbir zaman unutamadım dediğiniz unutamadığınız olay nedir? Yine okula girişiniz mi?
AM:Evet okula girişim.
BŞ:En çok sevdiğiniz ses ne sesidir.?
AM: Eşimin sesi
BŞ:Evet bende onu demeseydiniz diyecektim.Eşiniz
AM:İstanbul Devlet Opera Sanatçısı Soprano Alis Manukyan
BŞ: Evet tabii onun sesi olması gerekiyor doğru.
AM: O kutlama günün dede bir konser vericek kendisi.
BŞ: Öylemi ne kadar güzel.Sizi en çabuk kızdıran şey nedir?
AM: Kolay kolay çabuk kızmam.
BŞ:Peki zor kızdıran şey nedir?
AM: Zor kızdıran şey insanların disiplinsiz olması.
BŞ.En son ne zaman ağlamıştınız?
AM: Ağlamam benim kolay mesela sen demin o yazıyı okurken benim gözlerimden yaz geldi ama belli etmemeye gayret ettim .
Zannediyorum aynı şey Çarşamba günüde gerçekleşicek.
BŞ:Ellerinizi ne ile doldurmak isterdiniz? Ellerim ne ile dolsun.Elleriniz ne ile dolsun?
AM: Biraz afaki olucak ama mutlulukla dolsun.
BŞ: Yüreğiniz ne ile dolsun?
AM: Sevgiyle.
BŞ: Sizce insanlarda bulunması sakıncalı olan şey nedir?
AM: Kötü alışkanlıklar her nevi kötü alışkanlıklar.
BŞ:Bir tane kötü alışkanlık söyleyebilir misiniz?
AM: İçki gibi kumar gibi nikotin gibi.
BŞ: Yaşam boyu en sık en sık gördüğünüz ahlak dışı bir davranış.En sık rastladığınız ahlak dışı bir davranış.
AM: İnsanların sözlerini tutmamaları.
BŞ: Size karşı dürüst davranmayanlara ne yaparsınız?
AM: İyi niyetle onu doğru yola sevk etmeye gayret ederim.
BŞ: Sabırlısınız.
AM:Evet çok.
BŞ: Sizi en sok kim kızdırmıştı.
AM: Hiç kimse.
BŞ:Kızdıramamışlar.
AM:Hayır kızdıramadılar.
BŞ: Ayakta alkışlarım.Siz neyi ayakta alkışlarsınız?
AM: Önemli bir konser.Hanım'ın konserleri olabilir, veyahut bir sanatçıyı.
BŞ:Sanatçıları.
AM:Evet sanatçıları.
BŞ: Hayatımın dönüm noktası sizin hayatınızın dönüm noktası ne zamandı.
AM: Tabii yine 13 Eylül 1956'dan bahsedeceğim benim için büyük bir dönüm noktasıydı çünkü tamamen aklımda olmayan bir mevzuydu, tamamen bir tesadüf neticesinde bu işe girdim
.Hocalık mesleğine girdim.Benim için bir dönüm noktası oldu.
BŞ:Bu dünyadan ayrılırken hepimiz ayrılıcağız Allah gecinden versin ama dünyadan ayrılırken geride ne bırakmak isterdiniz.
AM:İyi bir isim. İtibar.
BŞ: Sevdiğiniz insanlara ne vermek istersiniz?
AM: Kendi sevgimi vermek isterim.
BŞ:Sevdiğiniz insanlarla sevgi dışında neyi paylaşmak istersiniz?
AM: Gündelik olayları paylaşmak isterim.
BŞ:Yaşantınızı paylaşırsınız.
AM:Yaşantımı evet
BŞ: Bir de Tanrı sorularım var.Tanrı sorularımızdan birisi söyle.Tanrım beni 3 şeyden koru.Tanrı sizi hangi üç şeyden korusun.
AM: Ahlaksızlıktan korusun, disiplinsizlikten korusun,ve yalancılıktan korusun.
BŞ: Peki Tanrım beni bu üç şeyden mahrum bırakma.Tanrı sizi hangi üç şeyden mahrum bırakmasın.
AM: Sağlığımdan mahrum bırakmasın,iyi niyetimden mahrum bırakmasın,yaşantımdan iyi bir yaşantımdan mahrum bırakmasın.Başta sağlık tabii.
BŞ: Bir de cin ile ilgili bir sorumuz var.Alaaddinin sihirli lambasından bir cin çıkıyor, ve cin size vereceğim diyor ve size soruyor vereceğim ne dersen vereceğim .Dostuma ver cin dostunuza ne versin?
AM: Sağlık versin.
BŞ:Dostunuza
AM:Evet.
BŞ: Düşmanıma ver cin düşmanınıza ne versin?
AM:Hoşgörü versin onada.
BŞ.Çocuklarıma ver.Cin çocuklarınıza ne versin?
AM: İyi bir tahsil hayatı versin ve iyi bir istikbal versin onlarada.
BŞ:İyi bir istikbal versin onara diyorsun.Islanınız mı yeteri kadar yoksa
AM: Islanmış değilim devam edebiliriz istersen.
BŞ: Bir dönem bu milletin Başbakanı olsanız ilk yapacağınız önemli icraat ne olurdu.
AM: Memleketteki sosyal hayatta büyük değişiklikler gerekli. Onların üzerinde ağırlıkta dururdum.
BŞ:Yani sosyal hayat derken eğitim gibi
AM:Eğitim başta, eğitim, sağlık gibi hususlar.
BŞ: Milli Eğitim Bakanı olsanız eğitim sistemimizde ilk değiştireceğiniz şey ne olurdu.
AM: İlk değiştireceğim şey.
BŞ:Veya yenilik yapıcağınız yenilik ne olabilir.
AM: İlk öğretim ile ilgili bazı düşüncelerim var.
İlk öğretimin bu 8 yıldan 11 yıla çıkarılması taraftarıyım ben her zaman için çünkü bütün dünya bunu bu şekilde uyguluyor.
İlk başta bunu uygulamak isterdim.
BŞ:Bir sözümüz vardır gülü seven dikenine katlanır diye bu sözdeki siz gül mü olmayı hayatta tercih ederdiniz, diken olmayı mı?
AM:Gül.
BŞ:Niçin? Batmıyor diyemi?
AM: Batmıyor diye evet dikenin çünkü batan bir tarafı var.
BŞ:Oda bir uyarımı oluyor diken niye Allah gülle dikeni yan yana koyuyor acaba ?
AM:Tabii hayatta pek çok zorluklarla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Demek istiyor ki hayat yalnız gülden ibaret değil, onun dikenli tarafıda var ona göre kendinizi belki ayarlamanız lazım, uydurmanız lazım, ona göre kendinizi disipline etmeniz lazım.
BŞ:Şöyle bir şey söylese Tanrı deseki sizi ben alıp başka gezegene götüreceğim ve götüreceğim gezegende sadece ve sadece insanlarla ilgili üç değerinizi yanınızda götürebilirsiniz, biraz önce değerler saymıştık.
Üç değer den başka değeri alıp götürmek mümkün değil bu gezegene hangi üç değeri alıp bu gezegene gitmek isterdiniz.
AM:İlk başta sabrımı.
BŞ:Sabır.
AM:Evet sabrı götürmek isterim, iyi niyeti götürmek isterim, aynı değerlere orada da yer vermek isterim, ve hoş görüyü götürmek isterim, asabiyetsizliği oraya götürmek isterim.
BŞ:Ki bu beceriler bu özellikler diyeyim sizde hepsi var değil mi.Siz eğer tekrar Üniversite hayatına başlamış olsaydınız ve bu yıl üniversiteye başlıyor olsaydınız, üniversite hayatınız içerisinde nelere önem verirdiniz?
AM: Bir öğrenci olarak mı? Hoca olarak mı?
BŞ: Öğrenci olarak
AM: Öğrenci olarak yine muhakkak ki işletme bölümünü tercih edicektim, onu seçicektim maliye ve muhasebe beni çok yakından ilgilendiren branjlar onun üzerinde ağırlıkla durucaktım.Bu gün vermiş olduğum derslerin öğrenciliğini yapmak istiyecektim.
BŞ: İş hayatında sizin görüşünüze göre etik olmayan davranışları, iş ahlakına uymayan davranışları yok etmek mümkün mü Türkiye'de.
AM: Çok zor.
BŞ:Niçin zor.
AM: Çok zor çünkü bu etik kurallara uymayan kişilerin eğitim seviyeleri yeteri kadar yüksek değil dolayısıyla bu hususlara yeteri kadar önem vermiyorlar ve ondan kaynaklanıyor bu sorunlar.Eğitim düzeyinin düşük olması.
BŞ: Eğitimde nasıl önem verirdiniz siz olsaydınız? Eğitim ve etik.
AM: Esasen iyi eğitim almış bir insan muhakkak ki etik kurallarada saygılı bir insan demektir.Her işin başında saygı geliyor
.Eğitimde size pek çok şeyin saygısını gösterirler. Eğitim demek yalnız herhangi bir dalı okumak değil bu insanı disipline eden bir konudur, ve siz ne kadar eğitimli olsanız etik kurallara da o derece saygılı olursunuz.
BŞ:Değişim sorusu var yağmurda, değişim sorusuda şöyle gücünüz olsa dünyada neyi değiştirirdiniz.Dünyada neyi değiştirirdiniz?
AM: Şu anda hiçbir şeyi değiştirmeye gerek yok dünya gayet güzel gidiyor.
BŞ:İyimser bir bakış açısı.Türkiye'de en iyi değiştirmek isterdiniz.
AM:Ekonomiyi.
BŞ:Ekonomiyi, nesini değiştirirdiniz ekonominin.
AM: Ekonominin bu günkü durumu çok parlak bir vaziyet arz etmiyor onun için onu tamamen değiştirmek lazım..
BŞ:Ben sizi yeteri kadar ıslattığıma kanaat getirdim hocam o nedenle müsaade ederseniz birlikte biz birazcık kurulanalım ondan sonra tekrar sorularımıza devam edelim.
Bir kısa ara verelim aramızdan sonra tekrar hoş sohbetimize devam ediceğiz.
Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Arman Manukyan.
Hocam kurulandık yeni sorularıma hazırmısınız?
AM:Hazırım.
BŞ:Şimdi ben size bir meslek etik sorusu hazırladım bir vaka hazırladım ve bu vakayı size okuyup sorucağım siz olsaydınız bu durumda ne yapardınız diye.
Size şöyle bir vaka hazırladım sakın bu vaka gerçek bir vaka gibi algılamayın benim hayalimde kurduğum bir vaka bu.Serdar Rektör bey bir üniversitenin rektörüdür.
Rektör seçimlerinede 3 ay kalmıştır.
Üniversite tüzüğündede rektörler bir dönemden fazla rektörlük yapamaz diyede bir kural vardır.Rektör Serdar bey bir dönem daha rektörlüğünü uzatmak ister.
Üniversite kurulundaki arkadaşları görevli arkadaşlarıda bu konuda ikna eder.
Ama tüzük gereği bu mümkün değildir.
Arkadaşları ona derki tüzüğü değiştirelim hocam.Serdar bey'in aklına bu yatar tamam der değiştirelim.Nasıl değiştiriceğiz derlerki Serdar bey tüzük değiştirmek için bu kurula katılan tüm üyelerin oy birliği ile hepsinin tüzük değişikliği kabulünü yapması gerekir bir kişi itiraz etse dahi değiştiremeyiz tüzüğü.Ancak bu tüzük değişikliği için üyelerden biri karşı çıkar, itiraz eder.
Tüzük değiştirilemez kişi için tüzüğümüzü değiştiremeyiz der, burası bir kurumdur der, kurumsal yapıyı devam ettirmeliyiz der, ve bir türlü değiştiremezler tüzüğü.ve seçimlerede çok az bir zaman kalmıştır.
Bu arada Rektör'ün aklına bir fikir gelir, hemen telefon eder fikri diğer üyelere anlatır,onlarda kabul ederler tamam derler uygundur yapalım bu fikri uygulayın sayın Rektörüm derler ve tüzük değişikliği yapılmak üzere bir toplantı düzenlenir.
Toplantı günü toplantı saatinden bir saat önce Rektör Serdar bey bu karşı çıkan üyeyi telefonla arar ve derki toplantıya diğer arkadaşlarımız katılamayacaklarmış, işleri çıkmış toplantıyı iptal ediyoruz der ve o karşı çıkan üye toplantıya gelmez iptal edildi diye.
Fakat diğer üyeler toplantıya katılır, toplantı yapılır, ve toplantıya katılan herkesde tüzük değişikliğini kabul ettiği için bizim rektörümüzün ikinci dönem rektörlük yolu da açılmış olur.
Sayın Arman Manukyan hocam bu rektör yerinde siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız.
AM:Bu durumda Rektör'ün Serdar bey'in tatbik etmiş olduğu yolu tatbik etmek istemeyecektim. Ç
ünkü kendi arkadaşlarına diğer üyelerin gelmeyeceğinden bahsediyor bir yerde bu yalan mevzuna giriyor.
Yalan konuşmuş oluyor o üyede tabii red oyu veren üyede gelmediğine göre diğerlerinin oyu ile kendisi rektör seçiliyor.
Etik kurallara aykırı görüyorum bunu bilhassa Rektörlük gibi çok özel kutsal bir görev bu basit bir görev değil.Ben olsam böyle düşünücektim.
BŞ:Bir dönem yapıp bırakıcak mıydınız?
AM:Bir dönem yapıp madem kurallar bunu gösteriyor madem tüzük bunu bu şekilde emrediyor onu bu şekilde yapıcaktım.
BŞ:Peki bu tür olaylar Rektörlük seviyesinde böyle daha ufak bir görev olsaydı böyle bir şey yine kabul edilebilirmiydi.
AM:Hayır söz konusu değil hangi görev olursa olsun görev görevdir.
Her görev kutsaldır.
Rektörlük olsun veya en basit bir görev olsun bunun yapılmaması gerekir madem tüzük konulmuş.
Ama o red oyu veren maalefet yapan bu üye eğer oda taraftar olsaydı tüzük değişikliğine mesele kalmayacaktı esasen .İstemediğine göre herkesin fikrine saygımız sonsuz.
BŞ:Hangi görevde olursa olsun insanlar, hangi sorumlulukları olursa olsun başkalarını kandırarak yanıltarak vede kuralları bir şekilde çiğneyerek hiçbir iş yapmamaları gerekir.
AM:Bu etik bir kuraldır.
BŞ:Üç yap üç yapma size desem gençlerimize üç tane yap üç tane yapma söylermisiniz desem .Üç yapla ilgili gençlerimize şunu yap .Gençler şunu yapın birinci yap.
AM: Birinci yap çok çalış disiplinli çalış,
BŞ:İkinci yap .
AM:Disiplinli olunuz.
BŞ: Üçüncü yap.
AM:Üçüncü yap sağlığınıza önem veriniz.
BŞ:Üçüncü yap yapma kesinlikle yapma birinci yapma
AM:Disiplinsiz olma
BŞ:İkinci yapma
AM:Etik kuralları uygulamayan bir kişi olma, birde yalancı olma
BŞ: Burada bakıyorum masa üstünde bazı şeyler görüyorsunuz merak da ediyorsunuz dur bir tane kutuyu açtınız o bitti.
AM:Bir takvim çıktı orada
BŞ: Bir kutu daha var masamızın üzerinde oda kulağınıza küpe olsun kutusu.
Kulağınıza küpe olsun kutusunun içerisinde çubuklar var.
Ben buna çubuk oyunu diyorum.
Çubuk oyunu o çubukların her birinin üzerinde bir güzel söz yazıyor.
Ben şimdi sizden rica ediceğim bu kutuyu alıp içinden bir çubuk çekmenizi isteyeceğim bu çubuğun üstündeki sözü hep birlikte okuyalım ve onu konuşalım istiyorum birlikte.
AM.Tabii bakalım ne çıkıcak.
BŞ:Bakıyım çubuğunuzun üstünde ne yazıyor.
Hocam çubuğunuza çok güzel bir söz çıktı.Diyor ki "para kazanılır kaybedilir ve yeniden kazanılır, ancak itibar bir gittimi bir daha gelmez".
Bunu konuşalım mı hocam çok güzel bir söz konuşalım.
AM:Çok güzel bir söz evet.
BŞ:Yani para kazanılır kaybedilir yeniden kazanılır ama itibar
AM:Veyahut kazanılmaz oda olabilir tabii.
BŞ:Ama itibar diyor bir kaybedildimi bir daha kanamazsınız.Doğrumu bu söz.
AM:Çok doğru bir söz.
Çünkü para maddi bir şey geliri var gideri var dediği gibi sözün zaman zaman kazanabilirsiniz zaman zaman kazanamazsınız geri gelmesi tekrar mümkün .
Fakat şerefinizi şanınızı itibarınızı kaybettiğiniz takdirde onun maddi bir yönü yok.
O tabii insanın kendi manevi yönü ile ilgilidir.
Onun yerini doldurulamaz bir olgudur itibar dolayısıyla kişilerin bilhassa bu söze çok uygun hareket etmeleri, hayatta mutebir insanlar olmaları itibar sahibi olmaları çok önemli.
BŞ:Müsaade edermisiniz hocam bir tanede çubuk ben sizin için çekip birinci çubuğunuzu siz çektiniz sizin şansınızdı bakalım ikinci çubuktan çubuklarımızda böyle çok fazla karıştırıyorum ki .Bir çubuk da sizin için ben seçiyim.Bakalım bu çubuğumuzda ne çıktı.Bu çok klasik bir söz hocam çok klasik bir söz "ateş olmayan yerden duman çıkmaz" diyor bu ne demek ateş olmayan yerden duman çıkmaz .
AM:Tabii bu konunun ateşle veya dumanla bir ilgisi yok da bu bilhassa haberlerle ilgili bir atasözü.
BŞ:Bazen çıkar mı acaba çıkmaz mı ateş olmayan yerden duman çıkmaz.Yüzde yüz doğrumudur yoksa
AM:Yok ateş olan yerden muhakkak ki bir duman çıkar.Bu ateş bizim bildiğimiz ateş değilde yani herhangi bir şey yaktıktan sonra çıkan ateş değil de gerçek olan olaylarla gerçek olmayan olaylar için söylenmiş bir söz yani zaman zaman herhangi bir hadise olur oradan bir rivayetler olur vesaire olur dolayısıyla derlerki ateş olmayan yerden duman çıkmaz.Demek ki onun altında bir gerçek payı vardır.Gerçek payı olmazsa böyle bir söylentide meydana çıkmayacak.Onun için söylenmiş bunlar.
BŞ:Yüzde yüz doğru olmasa bile belirli bir bölümü doğru olabilir.
AM:Evet doğru .
BŞ: Peki herkes eminim sizi gördüğünde 50 yılık hayatınız içerisinde bize bir anınızı anlatır mısınız der.Sizler anılarla dolusunuz ama herhalde anı deyince ben hep merak ettim bu 1956 anısını o günleri bize bir yaşatır mısınız? Ne oldu siz bir genç olarak bir kapımı çaldınız?Nasıl oldu bu iş bir anı olarak paylaşır mısınız bizimle.
AM: 12 Eylül 1956 günü otomobille Taksim meydanın'dan geçerken ben bir sınıf arkadaşıma rastladım çok sevdiğim sınıf arkadaşım Oktay Yenal adı.
BŞ:Oktay Yenal
AM:Evet tanırsınız oda Dünya Bankasın'da çalışmış bir bankacı ve kolunda kitaplarla eve doğru gidiyordu beni görünce dedi ki bende seni arıyacaktım dedi o zamanlar o Boğaziçi Üniversitesi o zamanlar Robert Koleji o dersi muhasebe derslerini Oktay veriyordu.Ben hayrola dedim dediki beni Anadolu'ya tayin ediyorlar ne olur Armancığım bu dersi sen ver.Şimdi ben şu anda size desemki şurada batık bir gemi var dalgıç elbiselerini giyin bunu çıkarın desem tamamen hayalinizde olmayan mesleğinizde olmayan bir iş.Buda bana bu şekilde geldi dedimki ben böyle bir işe hazır değilim.Okuldan mezuniyetimiz beş yıl olmuş kendi işimle meşgulum vesaire, askerliğimi yapmış bitirmiş durumdayım ben red ettim o çok ısrar etti .Dediki sen bu işi yaparsın dedi piyasa deneyimin var dedi akademik durumun iyiydi dedi vesaire neticede beni ertesi gün okula davet etti bende hatırını kırmak istemedim ertesi sabah okula gittik , idari bilimlerin binasının üst katına çıktık.Şu anda orası bizin Dekan Eser Borak'ın yeri ofisi, ve derse başladık Oktay kürsüye geçti dediki arkadaşlar beni Anadolu'ya tayin ettiler ben başka bir üniversiteye gitmek mecburiyetindeyim önümüzdeki pazartesin'den itibaren size yeni bir hoca getirdim takdim ediyorum, bende en arka sırada oturmuş vaziyetteyim bekliyorum ben başımı kaldırıyorum yok yok diyorum o hiç yüzüme dahil bakmıyor.İşte o girişin maliyeti 50 yıl
BŞ.O girişle 50 yıl boyunca
AM:O giriş aynen devam ediyor ve mutlu olarak devam ediyor.
BŞ:Bunu söyleyebilirmiyiz hayat hep tesadüflerle yönleniyor.
AM: Siz buna isterseniz kader deyin, isterseniz kısmet deyin, isterseniz şans deyin, fakat hayatın tesadüfü bir yönü muhakkak vardır ve insan üzerinde de çok etkilidir.
BŞ:Peki bu tesadüfleri gençlerin kendileri yaratabilmesi içinde bir çaba sarfetmesi gerekmezmi.Muhakkak şans tesadüf ama o tesadüfleri yaratabilmek için.
AM:Ben öyle demiyeceğim de şöyle diyeceğim gelen şans ve tesadüfleri iyi kullanın diyeceğim.
Çünkü şansın ne zaman , ne şekilde nasıl geleceğini kestiremezsiniz.Birden bire bu şansınıza çıkar.
Onu görüp iyi değerlendirmek lazım.
Ben tesadüf Oktay'ı 50 yıl evvel Taksim'de görmem belki o beni bulucaktı arayacaktı fakat bir tesadüf eseri ilk önce benim kabul etmemem sonra çok ısrar edince kabul etmem bu günlere kadar getirdi bizi.
BŞ:Önünüze çıkan fırsatları iyi değerlendirin diyorsunuz gençlere ben bazen duyuyorum bir iş adamıyla yan yana gelip bir şey konuşabilmek için bir takım insanlar düzenlemeler onun gittiği yemeğe katılmak veya onun gittiği uçaktaki yanındaki koltuktan yer alabilmek için bir şeyler deniyorlar.
AM:Tabii oda bir nevi şans yaratmak için bazı çabalar gayretler gösterebilirsiniz.Doğrudur tabii olabilir.
BŞ:Bu konuda da daima dengeli olmalı diyorsunuz değil mi? Aşırı yapmamalı değilmi?
AM:Kesinlikle.
BŞ: Bir de torba herhalde gördünüz masanın üzerinde onuda merak ediyorsunuzdur.
Buda bizim torba oyunumuz.
AM:Tombalamı?
BŞ:Evet bakın benziyor değil mi içinde şıkır şıkır şimdi bunu açabilirseniz hocam bu torbanın içerisinde harfler var.İçinden bir harf çekmenizi ben rica ediceğim.
Çektiğiniz harfin ne olduğunu görelim, o harfle başlayan bir iyi söz bir doğru davranış bir iyi davranış söylemenizi istiyeceğim.
Bakalım hangi harf çıkacak size S.
S ile başlayan aklınıza bir doğru davranış bir iyi davranış geliyormu ?
BŞ:Tabii hayatta sevgi dolu olun, herkese karşı.Bana en kolayı çıktı.
BŞ.Sevgi kimi ve neleri sevelim.
AM: Başta ailenizi,çocuklarınızı, torunlarınızı, hocaysanız öğrencilerinizi temasta bulunduğunuz hemen hemen herkesi iş hayatındaysanız kendi iş hayatında kontakta bulunduğunuz kişileri herkese karşı sevgi dolu olun.
BŞ:Hep bunu biz söylüyoruz hocam hep diyoruz sevin sevin sevin ama bunun tanımı nedir.
Sevmek ne demek ben eşimi çok seviyorum bir tokat işte sevgi budur mu?
Ne dir bunun tanımı?
AM:Hayır sevgi demek bence baş faktör saygılı olmak.
Eğer birisine karşı saygılıysanız oda size karşı saygılıysa demek ki ortada bir sevgi var.
Aksi takdirde sevgi olmaz.
BŞ:Bir kişiye karşı nasıl saygılı olabilirsiniz, sadece ağzınızı kapatarak mı, sadece onun önünde eğilip ceket ilikliyerek mi?
AM:Hayır fikirlere karşı saygı, davranışlarına karşı saygı, isteklerine karşı saygı,
BŞ:O ne isterse evet demek mi?
AM: Hayır o demek değil, aklınıza uyan şeyleri demek fakat muhalefet ettiğiniz yönleri dahi varsa ona karşı saygılı olmanızda büyük yarar var.Sevginizi o şekilde.
BŞ:Karşınızdakini anlamak mı? Bir şekilde saygı olmazsa sevgi olmaz mı diyorsunuz.
AM:Saygı olmazsa sevgide olmaz diyeceğim.
BŞ:Diyorsunuz bir eş bir kardeş gibi.Peki hocam bir tanede yanlış davranış, kötü davranış için çekelim, bu iyisiydi sevmek iyisi olan.
AM:Bakalım yine kolay bir şey çıkıcak mı?
BŞ:Evet kötü veya yanlış bir davranış için ne çıktı A ile başlayan bir yanlış davranış
AM:Ahlaksızlık .
BŞ:Size göre en büyük ahlaksızlık nedir?
AM: En büyük ahlaksızlık gerçek bir şeyi yalan olarak başka birisine anlatmak.yani yalancılık olayı.
BŞ:Olmayan bir şeyi olmuş gibi, olmuş bir şeyi olmamış gibi insanları yanıltmak kandırmak.
AM:İşte deminki rektörün durumundaki gibi
BŞ:Biz hep sizlerle böyle oyunlar oynarken istiyorum ki sizi böyle geçmişe götürüp sizlerin bilgilerinden de yararlanıyım.
Bir fıkra sizden söylemenizi isteyeceğim ama mümkünse hocam bize sınıfta anlattığınız 32 yıl önce benim okuduğum sınıfa anlattığınız bir çekmece ve muhasebeci fıkrası var onu bizimle paylaşabilir misiniz?
AM: Anlatıyım.Büyük bir işletmede bir muhasebeci varmış.
Tabii işletmede başka çalışanlar da var.
Zannediyorum o diğer çalışanlarla muhasebeci aynı odada çalışıyorlar .
Bu muhasebeci her sabah işe geldiğinde çekmecesini çekermiş ve herhalde o çekmecesinin içerisinde bir şeye bakıp sonra çekmecesini kapatırmış.
Tabii yıllar sonra o güne kadar da başka hiç biri o çekmeceyi açmazmış, herhalde kilitli çekmece.
Yıllar sonra bu muhasebeci emekli olduktan sonra yanında çalışanlar tabii merak ederlermiş yani bu muhasebecinin her sabah gelipte çekmecesini açıp bakması oraya bir şey okuması sonra kapatması nedir diye çünkü her sabah aynı şeyi yapıyor.
Birde yıllar sonra çekmeceyi açıp bakıyorlar çekmecenin altına bir not kağıdı tape edilmiş bantlanmış ve şöyle bir not var.Borçlu taraf pencere tarafında dır.
Yani muhasebeci o kadar yıl muhasebecilik yapmış daha borçlu tarafın pencere tarafında veyahut başka bir tarafta olduğunu bilmiyormuş.
Tabii gülüşmeler olmuş diğer arkadaşlar gülmüşler neticede ne olduğunu anlamışlar.
BŞ.Borçlu taraf pencere tarafındadır.Ama buda şöyle bir öğüt oluyor gençlere ne kadar bir şeyi bildiğinizi zannederseniz zannedin diyor her zaman bilginizi çek edin kontrol edin, yani bir şeyler değişiyor olabilir.Böylede ben olumlu bir mesaj.
AM:Çok doğru.Mesaj çıkıyor tabii.
BŞ:Peki hocam siz kendi öğrencilerinizde hissettiğiniz bazı eksiklikleri bizlerle paylaşırsanız bundan sonraki öğrencilerde o eksiklikleri yapmamaya çalışırlar.
Sizin elinizden 16.000 öğrenci geçti muhakkak hepsi farklıydı her dönem farklıydı fakat bundan sonraki üniversiteye girecek gençler için bu saydığımız şeyler dışında hoşgörülü, disiplinli olma dışında davranış biçimleri açısından kendilerini hayata yetiştirebilme açısından dünya görüşleri açısından gördüğünüz eksiklikleri bizlerle paylaşabilir misiniz ki buradan kıssadan hisse alsınlar.
AM:Tabii eski dönem öğrencilerle yeni dönem öğrenciler arasında bazı farklılıklar oluyor.
Benim yeni dönem öğrencilere tavsiyen bu günkü ilim ve eğitim daha fazla araştırmayı gerektiriyor.
BŞ:Daha çok araştırmak.
AM: Evet daha çok araştırmayı gerektiriyor.
Her dalda hangi dalda okuyorsanız, hangi dalda tahsil görüyorsanız, ve bu araştırmaya daha fazla önem vermelerini şimdi açıkçası biz öğrenciyken vakti ile araştırmaya bu kadar önem vermiyorduk .
Fakat görüyorum ki hangi dalda olsanız bu araştırmanız sizin müstakbel eğitim hayatınızda çok önemli bir rolü vardır ve dolayısıyla araştırmaya büyük değer vermeniz gerekiyor.
BŞ: Teknolojide müsait değil mi? Teknoloji araştırmaya müsait bir teknoloji .
AM:Vaktiyle bilgisayar yoktu, aletler yoktu, şimdi herkesin elinde Maasallah 10 yaşındaki çocuktan büyük insanlara her şeyiyle teknik aletler bütün enstrumanlar mevcut onlardan niye yararlanmasınlar. Araştırma yapmak gayet kolaylaştı, ansiklopedi okumayada artık gerek yok.
Onlarında bir değeri kalmadı.Bilgisayarı açtınızmı her şeyi görebiliyorsunuz.Dolayısıyla öğrencilerin bunun üstünde ağırlıkla durmasını tavsiye ediyorum.
BŞ.Hocam birde size şeyi sorucağım.
Ben ne zaman sizi görsem 32 yıl öncede gördüğümde bu çenenizin altında ve boynunuzda gördüğüm papyon vardı, şimdi gördüğümde yine var.
Okulda sizin adınızı duymadan önce ki öğrenciler papyonlu hoca diye söylerlerdi.
Bunun hikayesi nedir yani nasıl geldi o oraya girdi diyorum ve niye çıkmadı .
Onunla nasıl siz bir arada özleşleştiniz.
Tabii onuda çok güzel uyumla bir mendille hep o kadar da hoş olurduki bakan insan bir daha bakmak istiyor, uyumu çok dikkat çekiyor.
AM: Bütün mendillerimi eşim seçer .
BŞ:Eşiniz mi seçiyor.
AM.Evet ve birbirlerineçok uyumlu olmasına son derece dikkat eder.Efendim bu papyon hikayesi 17 yaşındayken halen Robert Kolejde öğrenciyken bir parti vardı sınıf partisi vardı.
Kız kolejinden de öğrenciler gelecekti,malum gençlik yılları bizde 16, 17 yaşlarındayız.
Dedikki bu günde bir papyon kravat takalım.
Dedik yani ben şahsen dedim ve evde bir papyon kravat vardı onu takıp partiye o şekilde gittim.
Tabii parti gayet güzel geçti.
Ertesi günüde ben o papyon kravatı çıkartmadım.
Rahmetli halama ziyarete gitmiştim birkaç gün sonra dediki oğlum bu papyon sana çok yakışıyor dedi halamın o sözü herhalde beni son derece etkilemişki o günden bu yana normal kravat da takarım tabii zaman zaman takarım ama papyonlara karşı aşırı bir sempatim var doğrudur.Yani bir logo oldu.Dolayısıyla talebelerde papyonlu hoca olarak .
BŞ:Bir parçanız oldu ve o bir hoşnut getirirdi biliyormusunuz hocam derslere bir hoşnut getirirdi bir ciddiyet getirirdi bizlerin bir özendiği bir şey olurdu o.
AM:Öğrenciler diyordu acaba hoca bugün ne renk papyon takıcak, nasıl papyon takıcak vesaire ve güzel bir koleksiyonum var.100'e yakın papyonum var..
Başka bir şey daha söylüyüm her yıl öğrencilerin bana papyon hediye ediyorlar.Sağolsunlar.
BŞ:Eşinizede o zaman çok teşekkür ediyoruz ki bu uyumu sağlatıp.
AM:Bilhassa o mendillere son derece meraklı.
BŞ:Bizlerinde güzel şeyler görmesine vesile oluyor kendisi.
Birde hocam sizin bir güzel benzetmeniz vardı ben onuda bir zenginlik olarak gördüğüm için burada paylaşalım istedim.Siz hayatı bir akordiyona benzetmiştiniz.
Belki hatırlıycaksınız bunu bana söylemiştiniz.
Hayat demiştiniz akordiyon gibidir bir dönem içine hava alıp büyür büyür büyür ondan sonra havasını sanki verirken aile sanki birden küçülüyormuş da, azalıyormuş da, daralıyormuş gibi olur ama daha sonra torunlar morunlarla akordeon tekrar bunu sizin ağzınızdan dinleyebilrimiyiz.
AM:Ben hayatı bir akordiyona benzetmiştim.Bu insanların ailesinin büyümesi ve küçülmesi ile ilgili olarak ben çok geniş bir aileden geliyorum.halalar, amcalar, dedeler, büyükanneler vs.zamanla pek çoklarını kaybettik dolayısıyla o ilk dönem 1930' ların dönemi bu akordiyonun tabii geniş açılmış dönemi sonra zamanla 55 li 60'lı yıllarda ailemden pek çoklarını kaybettim fakat onun yerine kendi çocuklarım oldu, çocuklarım büyüdüler evlendiler, ve dolayısıyla bizi torun sahibi yaptılar, şu anda 4 tane torunum var.
BŞ:Allah bağışlasın.
AM:Amin.Ve dolayısıyla yine şimdi akordeon yine gelişiyor.
Yani bu benzetme bu ailevi büyüme ve küçülme ile ilgili onun için söylemiştim.
BŞ:Yani insanlar o zaman hayatta bir takım yakınlarını kaybettikçe zaman içerisinde üzülebiliyorlar.Ama hayat onlara yeni torunlar veriyor hayat.
AM:Yeni gelinler, verdikçe tabii yine genişledikçe seviniyorlar.Gelme ve gitme dünyası bu.
BŞ:Onun için bu dünyada zamanı iyi değerlendirip.
AM:Takvim çok önemli.
BŞ: Takvim önemli.Gençlerin sevdiği işleride yapması önemli.
AM:Çok çok önemli sevdiğiniz işi yapınız.Hiç bir takıntınız olmasın sevmediğiniz işte mutlu olmanız çok zor, çok zor.Bir müddet sonra muhakkak o işten uzaklaşmak isteyeceksiniz.
BŞ: Vede çok güzel bir sözde vardır sizde bilirsiniz.Sevdiğiniz işi yapın ama sevdiğiniz işe para vericek birilerini de bulun ki ikisi bir araya gelsin ve mutlu olun.Hocam siz dolu dolu 50 yıl önce Robert Koleji yüksek okulu daha sonra Boğaziçi Üniversitesinde öğretim görevliliği yaptınız.Ben sizin gibi daha öğretim görevlisi duymadım, duyucağımıda zannetmiyorum.O nedenle yetiştirdiğiniz tüm 16.000 kişi adına size teşekkür etmek istiyorum.Yine sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum Arman Manukyan hocam biz sizi çok seviyoruz ve biz sizle hep birlikte olmak istiyoruz ve ben bu sene Boğaziçi Üniversitesine başlayan kızımı size emanet etmek istiyorum.
AM:Çok teşekkür ediyorum.Bende sizleri çok seviyorum.Esasen bu sevgi olmazsa bu işi 50 yıl yapmazsınız.1yıl yaparsınız , 2 yıl yaparsınız, 3 yıl yaparsınız, ama 50 yıl yapmazsınız.
Beni okula üniversiteye bağlayan sevgidir, öğrencilerime karşı sevgimdir.
BŞ: Allah çok uzun ömürler versin hocam.
Ağzınıza sağlık, yüreğinize, beyninize, her yerinize sağlık diyorum.
Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Arman Manukyandı.
Bir başka programda birlikte olmak dileği ile tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.
Hoşçakalın.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Arman Manukyan .
Tüm Yazıları . . Arman Manukyan Gözüyle Kimdir Başarıları Linkler Kendi Sesiyle Fotograf Albüm Kitap Tavsiyeleri TV Tüm Yazıları Arman Manukyan Odası Lider Arama
. . .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü,Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüsnü Güreli , Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|