EĞİTİM
*1997 KSÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü (Lisans) *2001 KSÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri ABD(Yüksek Lisans) *2005 KSÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkleri ABD (Doktora devam...)
STAJ
*KSÜ Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Lab *K.Maraş Tarımsal Araştırma Enstitüsü Ekim Alanı
TEZLER *Buğdayda Anter Kültürü/ Mezuniyet Tezi *Bazı Ekmeklik Buğday (Triticum aestivum L.) Çeşitlerinin Kallus Kültüründe Tuza (NACl) Toleransının Belirlenmesi/ Yüksek Lisans Tezi
SERTİFİKALAR
*Fen Edebiyat Fak. Öğretmenilk Mes.Bil. Sert. KSÜ /K.MARAŞ *G.Antep Sürekli Eğitim Merkezi Ilköğretim (Sınıf) Öğr.Sert. GÜSEM/ G.ANTEP *Hizmet Içi Eğitim Kursu Başlangıç Düzey EXCEL Kullanımı /KSÜ BAUM *III. Ulusal Mutasyon Islahı Kursu ANTHAM/ANKARA
KATILDIĞI KONGRELER
*Türkiye III.Tarla Bitkileri Kongresi / Çukurova Üni. Ziraat Fak.ADANA *Türkiye IV.Tarla Bitkileri Kongresi / TEKIRDAĞ
YAYINLAR
*Indian Science Abstracts 023479 DOKUYUCU T, SERIFE AKKECECI, AYDIN AKKAYA, RUKIYE KARA (KSU, Agricultural Faculty, Field Crops Department, 46060, Kahramanmaras, Turkey) : Investigation of the response of bread wheatcultivars to salinity by using callus cultures. J envir Biol 2005, 26(2), 251-5.
OKUDUĞU KİTAP YORUMLARINDAN BAZILARI
Hakan EVRENSEL'in Yer Eksi Iki Kitabı Hakkında; Sevgilim... > > Ölüm denen o yoğun, kör karanlığın kederini, kahredici yalnızlığını ancak > ben gibi ayrılıklara mahkum edilenler bilir... > > Sen kahpe kurşunlarıyla son nefesini verdiğin gün ben de dilimi > mühürledim... Baban "Vatan sağ olsun, bir evladım daha var, o da feda > olsun" diye ağlarken, 7 aylık oğlunu "emanetin" diye kalan son gücümle > sıkı sıkı sarmıştım da nedense ayaklarım beni taşımıyordu. İki yanımdan > koluma girmişlerdi, o an kalabalık bana çok gelmişti.. Kim bilir kaç > kişilerdi.. Kasaba halkının yarısı arkamızdan geliyordu.. En önde giden > sen! Üstüne örtülmüş al bayrağımdan gözlerime kızıl miller çekiliyordu... > Son kez telefonda duyduğum sesin beynimde yankılanıyordu. "Hepinizi çok > özledim..." "Özledim..." "Özledim..." > > Susmuştum.... > > Oğlan büyüdü artık, her geçen gün biraz daha sana benziyor... Resimlerden > tanıdığı sana özenerek saçlarını sen gibi tarıyor... O güldüğünde sanki > sen gelip oturuyorsun karşıma... İçim ılık ılık kanıyor ama ne o gün ne > ondan sonra, her sabah uyandığım ıslak yastığımı saymazsak, hiç > ağlamadım.. Kavlimiz vardı unutmadım, "neden" diye hiç sormadım, bir kahpe > kurşunla yıkılmadım, rabbim verdi sabrını ne boyun büktüm, ne senden > vazgeçtim.. > > Her gelen kara haberde, hangi şehrin şehidiyse oranın valisi, kaymakamı, > esnafı, askerler, tanıyanlar, yakınlar...Şimdiye değin ağıtlarla, > bayraklarla uğurladıklarımız kadar olmasa bile yine de kalabalıklar... > Televizyon ekranından geçiyorum, ben de yürüyorum onlarla... Bir kez > daha... Bir kez daha... Bir ... > > Sevgilim, > > Sen de oralardan görebildin mi bilmem, bu günlerde buralarda zamansız bir > kırlangıç fırtınası var... Hangi televizyonu açsam, bir kahramandan söz > ediliyor... Gazeteciymiş.. Ürkek bir güvercin gibiymiş.. İnsanlar > gözyaşları arasında onun ne kadar mert, ne kadar vatansever olduğunu > anlatıyor... Gündüz gözü şehrin tam ortasında vuruvermiş zalimler... > Gördüm adamcağızın nasıl yattığını o soğuk taştan kaldırımda... Üzerine > gazete örtmüşler... Ayakkabısı da yırtıkmış... İçim acıdı... > > Sahi sevgilim, operasyona gittiğiniz dağda, gecenin ayazında o karların > arasında vurulduğunda karnın tok muydu ? Üşümüş müydü ellerin, esen deli > rüzgar yaşartmış mıydı gözlerini? Bölücü hainlerle çatışırken, sağınızda > solunuzda bombalar patlarken ne geçmişti aklından en son ? Bunları > bilememek koyuyor insana, yine de mayınlara verdiğimiz şehitlerimizi > düşününce şükrediyorum.. Hiç değilse sen parçalanmadın, vatan toprağında > bütünsün, vedalaşırken kaskatı elini tutabilmiş, uzun uzun yüzüne > bakabilmiş, mühürlediğim dudaklarımla solgun, soğuk alnından öpebilmiştim > ... > > Diyorlar ki öldürülen gazetecinin adı Hrant Dink'miş, Türkiye Cumhuriyeti > mahkemelerinde Türklüğe hakaretten yargılanmış.. Kibarlık olsun, Türkleri > incitmesin diye Ermeni soykırımı oldu demiyormuş da, Türkiye Ermenilere > karşı suç işlemiştir bu suçu kabul etsin, iki devlet aralarında anlaşsın, > gereken yapılsın diye yazıyormuş, söylüyormuş... Ermenistan da Türkiye'den > toprak istiyormuş... Sen gibi şehit olanların canıyla kazanılan vatanın > birazını "bize verin" diyormuş... > > Günlerdir televizyonlarda bu gazeteci var sevgilim... Günlerdir kırlangıç > fırtınası dinmiyor... Hükümetten birileri önermiş, Hrant Dink Türk > bayrağına sarılsın demişler... Köşe yazarları da "Şehide ağıt" > yazmışlar... Bize vatan uğruna ölenlerin şehit olduğu öğretilmişti.. > Bayrak, vatan uğruna, vatana hizmet ederken can verene sarılır bilirdik... > > Cenaze törenini canlı yayınla verdiler... Hem de Dünyanın her köşesinde... > Ben de senin ve sen gibilerin cenazesini kalabalık sanırdım... Bütün yurt > bizle ağlıyor, terörü lanetliyor bilirdim... Yurdun dört bir yanından > çoluk çocuk, yaşlı, genç demeden koşturup gelenleri görmeliydin...Mahşer > yeri gibiydi ortalık.. Hepsinin ellerindeki pankartlarda "Hepimiz > Ermeniyiz" yazıyordu... Ne çok Ermeni varmış, şaşırdım! Sadece onlar mı ? > Türkiye'yi düşman belleyenler de davetle gelmiş... Geliş paralarını da > devlet ödemiş... Bu defa geçemedim ekrandan.. Yürüyemedim onlarla.. Burada > cenaze böyle törenle defnedilirken, Ermenistanda da "Soykırım Anıtı" > önünde tören yapmışlar... Acaba orada da "Hepimiz Türküz" diyenler oldu mu > ? > > Hani son konuşmamızda susmuştum.. İçimdeki korkuları göstermemek için > boğazım düğümlenmiş, sesim çıkmamıştı... Şimdi söylüyorum... "Ben de seni > ben de seni... BİLEMEZSİN NE ÇOK ÖZLEDİM SEVGİLİM" > > Artık dilimdeki mührü çözüyorum, içimde biriktirdiğim feryadı salıyorum, > gittiği yere gitsin kırlangıç fırtınasıyla... Böldürmemek için her biriniz > siper ederek bedenlerinizi feda olmuştunuz vatana. Sizler kara toprağa > bizlerse diri diri boşluğa gömülürken arkanızda yurdun dört bir yanından > gelen "Ermeniler" yürümemişti.. Hiçbir yabancı televizyon acılarımızı > dünyaya göstermemişti.. Karalara bürünen hayatıma, babasız büyüttüğüm > evladıma karşın, yurdun dört bir yanında "hepimiz Ermeniyiz" diye > haykıranlara da helal ettim hakkımı ... > > Melike FK
Hakan EVRENSEL'in okuduğum ilk kitabı. en güzel nasıl anlatılırı düşünüyorum da kitabın her sayfası yüzünüze çarpan bir tokat etkisi bırakıyor sizde... elimden bırakamadığım, göz yaşlarımı tutamadığım, okuduğum her satırda içimde bir elin yüreğimi sıktığını hissettiğim sonlara yaklaştıkça o elin yüreğimi sıkmakla kalmayıp bir mengenede sıkıştırdığını hissetmekten öte yaşadığım, nelerin kıymetini ne kadar bildiğimizi sorguladığım daha önce Sarıkamış Beyaz Hüzün kitabına yaptığım yorum da olduğu gibi okuduğum günden beri yastığıma huzurla başımı koyamadığım bir kitaptı daha da doğrusu bir gerçekti okuduğum :(... Ordumuzun içinde yüzlerce tayfun yüzbaşları var, nice tayfun yüzbaşı gibi değerlerimizi de kaybettik ne yazık ki:( lütfen okuyun ve lütfen okutun!
Ismail BILGIN'in Sarıkamış Beyaz Hüzün kitabı hakkında;
ne yazık ve ne acı ki gerçekten öyle...vatan uğruna açlıkla, soğukla ama yılmadan, eksilmeyen eksilse de tükenmeyen ümitle 'yola devam diyen', bir bilinmeze inançla ilerleyen ve hedefe ulaşamayıp yolunda ölenlerin, ölüm savaşı verenlerin hikayesi sarıkamış...irtibatsız birliklerin birbirini vurması talihsizliği, toprağa kavuşamayıp kurda kuşa yem olan talihsiz şehit cesetleri v.s. vs. kısacası yüreğimi yaralayan yaraladıkça kanatan bir kitaptı. yeni bitirdim ve bir süre savaşla ilgili kitap okumama kararı aldım. çünkü okuduğum günden beri huzurla yastığa başımı koyamadım :(
|